“Ey Peygamber! Rabbin tarafından sana indirilen buyrukları tebliğ et. Eğer onları tam anlamıyla tebliğ etmezsen elçilik görevini gereğince yapmamış olursun. Görevini yaptığın sürece Allah seni insanlara karşı koruyacaktır. Allah inkârcıları doğrulara erdirmez.”
Allah’ın Resûlü Kur’ân âyetlerini tebliğ ediyor ve açıklıyordu.
Allah şanını ve bağlılarını artırsın Allah’ın Resûlü Hz. Muham- med cinsel hayatla ilgili Kur’ân âyetleri indirildikçe bu âyetleri tebliğ ediyordu. Tebliğ ettiği âyetlerle alâkalı gerekli açıklamaları da yapıyordu.
Yüce Allah, Bakara Sûresi’nin, kadınların ay hali ile ilgili ikiyüz yirmi ikinci âyetini indirdiğinde Allah’ın Resûlü bu âyeti tebliğ etti.
Allah’ın Resûlü hu âyeti tebliğ etti ve mü’minlere âdet halinde bulunan kadınlarla bir arada yemelerini, içmelerini, evlerde beraber oturup kalkmalarını ve cinsel münâsebetin dışında her türlü rutin ilişkileri kurmalarını emir buyurdu.’
-Salât ve selâm üzerine olsun- Allah’ın Resûlü okunan vahiy olan Kur’ân âyetleri çizgisinde kendisine bildirilen cinsel nitelikli İlâhî buyrukları açıklayarak da, cinsel öğretimini sürdürüyordu.
Kitabımızda yer alan hemen hemen bütün âyetlerde ve hadîslerde cinsellikle bağlantı görülecektir. Bunun sebebi âyetleri ve hadîsleri özellikle cinsellikle irtibatlandırmaya çalışmamız değildir. Konumuz gereği -doğrudan veya dolaylı olarak- cinsellikle ilgili olan âyetleri ve hadîsleri bir araya getirmiş olmamızdır. Bu sebeple okuyucunun “Kur’ân ve Sünnet yalnızca cinselliği mi konu almaktadır?” şeklinde bir tereddüde kapılması son derece hatalı olur.
O, bir hadîslerinde şöyle buyurur:
“(Allah’a, meleklerine ve insanlara karşı) hayalı/utançlı olunuz.
İyice biliniz ki Allah gerçekleri bildirip emretmekten haya etmez; çekinmez.
(Ey Mü’minler!) Kadınlarınıza arka organlarından (anüs) cinsel ilişkiyi kesin.
İletilen sorular ve sorunlar sebebiyle açıklamalar yapıyordu.
Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) kendisine doğrudar sorulan sorulan cevaplandırarak, dolaylı olarak intikal ettirilen konulara açıklık getirerek de cinsel öğretimini sürdürüyordu.
Örneğin o, uzun süre çölde kaldıkları için cünüblii lüklerini giderecek su bulamadıklarında ne yapacakları soranlara Teyemmüm yapmalarını gereğini ve nasıl yapılacağını öğretmişti.
Huzurunda, rahmin dışına boşalma türünden çocuk oluşumum engelleyici korunma işlemlerinden söz edilince, Kur’ân’dan hareketle o tür önlemleri, “çocuğu gizlice toprağa gömme” olarak nitelemiş Allah’ın kader programı içine aldığı canlıların mutlaka yaratılacağın duyurmuştu.
Tanık olduğu olaylar üzerine de açıklamalar yapıyordu.
Mesela, O, karnı üzerine yatan bir adamı görünce şöyle buyurmuştu:
“Bu tarz yatış, Allah’ın sevmediği bir yatıştır. (Böyle yatmayınız.)”
Kendi duygularından hareketle de bilgiler sunuyordu.
Allah’ın Peygamberi bir insan, olgun bir erkek olarak bizzat duyduğu cinsel duyguların diğer bulûğa ermiş (ergin) erkekler tarafından duyulabileceği gerçeğinden hareket ederek ve yönlendirici uyarılarda bulunarak da ilk mü’minleri cinsel terbiyeden geçiriyordu.
O, değinilen amaçla bir hadîslerinde şöyle buyurmuştur:
“Hoşuna giden bir kadın vesilesiyle sizden birinizin kalbinde cinsel arzu oluşursa, hemen eşinin yanma giderek onunla cinsel ilişkide bulunsun. Bu tarz davranış, içinde oluşanı giderirdi.
Cinsel öğretim kadınları da içine alıyordu
Allah’ın Resûlü yukarıda ana hatlarıyla değinmeye çalıştığımız cinsel öğretim görevini yalnız erkeklere yönelik olarak sürdürmüyordu. Kadınlara da hitab ediyor, onları da uyarıyor ve yetiştiriyordu. Doğrudan kadınlara hitab eden birçok hadîsleri arasında şu iki hadîsi misal olarak sunabiliriz:
“Herhangi bir kadın koku sürünerek(evinden) çıkar, parfümünün kokusunu alarak kendisine ilgi duymaları için bir topluluğun yanından geçerse, o kadın manen zinâcıdır.(Bakılması haram kılman organlara bakan) her göz de zinâcıdır,”
“Kadınlar arasında sevicilik ziııâdır; haramdır.”
Cinsel öğretimin bir arada yapıldığı da oluyordu
Allah’ın Resûlü cinsel hayatla ilgili yapılması ve kaçınılması gerekenleri mü’min erkeklere ve kadınlara açıklamaya çalıştığımız yollarla ayrı ayrı öğretiyordu. Onun öğütleri ve emirleriyle cemâat namazına erkekler yanısıra kadınlar da katıldığı için, müşterek öğretimde bulunduğu zamanlar da oluyordu.
Şu hadîsi, müşterek öğretime bir misal olarak verebiliriz:
Yezîd kızı Esma (r. anha) bizzat şahit olduğu olayı şöyle anlatıyor.
Kıldırdığı bir namaz sonrasında Peygamberimiz çevresinde ayrı ayr oturan erkekler ve kadınlara yerlerinden kalkmamalarım işret etti. Suâli içeren bir üslûpla önce erkeklere sordu:
Galiba içinizde kapısını kapatıp eşiyle ilişkiye girdikten sonra, karısı ili yaptıklarını açıklayan erkeklerler var?
Sonra da kadınlara yönelerek sordu:
Sizin içinizde de mi kocası ile yaptıklarım anlatan kadınlar var?
Topluluktan bir cevap çıkmayınca şöyle dedim:
Evet, var Ya Resûlallah! Allah’a yemin ederim ki erkekler de bu şekildt konuşuyorlar. Kadınlar da böyle laflar ediyorlar.
(Benim bu açıklamam üzerine) Allah’ın Resûlü, ardından gerekçesin açıklayarak şu talimatı verdi:
Cinsel hayatınızı açığa vururcasına konuşmayınız. Bu şekilde konuşaı erkek ve kadın, erkeği dişisine rastlayan ve insanlar kendilerine bakıp durur ken, erkeği dişisinin işini bitiren erkek ve dişi şeytan gibidir.”
Sahâbîler aldıkları eğitim gereği gerçekçiydiler
Allah’ın Resûlü’nün cinsel ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların karşılanarak bedenî ve rûhî sükûna erilmesi yolundaki helâl atılımları insan hayatının tabîi bir parçası olarak görmesi, diğer mevzûları açıkladığı gibi, cinsel konuları da nezih bir üslûpla dile getirmesi, ilk mü’minler olan sahâbîleri gerçekçi yapmıştı.
Evet, onlar aldıkları Peygamberî terbiye gereği cinsel meselelerde son derece gerçekçi idiler.
Bunun içindir ki sahâbîler öğrenmek istedikleri cinsel hayatla ilgili konuları gelip Allah’ın Resûlü’ne rahatlıkla soruyorlardı.
Aşağıdaki hadîsi bir misal olarak değerlendirebiliriz.
Cabir İbn-ü Abdullah (r.a) anlatıyor:
Bir sahâbî tarafından (cinsel ilişki, mastürbasyon veya rüyalanma yoluyla) cünüp olan kişinin durumu ile ilgili olarak Allah’ın Resûlü’ne (sav) soruldu:
(Ya Resûlallah!) Cünüp olan kişi (yıkanmadan) uyuyabilir mi? Yemek yiyebilir veya bir şey içebilir mi? Şöyle buyurdu:
- Evet, (cinsel organını yıkadığı ve) namaz için aldığı gibi abdest aldığı zaman uyuyabilir ve yiyip içebilir.
Sahâbîler öğrenmek istedikleri meseleleri sordukları gibi yaptıkları ve günah olduğu endişesine kapıldıkları hususları da gelip O’na arzediyorlar, ne yapmaları gerektiğini öğreniyorlardı.
Ömer b. Hattab Allah’ın Resûlü’ne geldi ve şöyle dedi:
Mahvoldum Ya Resûlallah!
Seni mahveden nedir?
Ya Resûlallah! Üreme organından fakat arkadan yaklaşarak karımla ilişkide bulundum.
Hz. Peygamber ona bir cevap vermedi. Bu sırada Bakara Sûre- si’nin ikiyüz yirmi üçüncü âyeti Allah’ın Resûlii’ne vahyedildi:
“Kadınlarınız sizin tarlanız; ekim alanmızdır. O halde ürür alacağınız organdan dilediğiniz gibi ilişkiye girin. Nefisleriniz içir (besmeleyi, duâyı ve sevişmeyi) öne alın. Allah’ın emirleri ve yasaklarına aykırılıktan korunun. Onun huzûruna varacağınızı da bilin
(Ey Peygamber! Âdet hali teması ve ters yol ilişkisi gibi haramlardar kaçman) mü’minleri müjdele.”
Bu âyeti tebliğ ettikten sonra Allah’ın Resûlü bütün mü’m ini ere yönelik olarak şöyle buyurdu:
Önden veya arkadan yaklaşarak fakat mutlaka döl yatağından cins temasta bulun. Arka organdan (anüs) ve âdet gören eşinle cinsi münâsebettt bulunmaktan sakın.
Sahâbîler Allah’ın Resûlü’ne “Hayat Önderi” olarak inandıklar: için karşılaştıkları bütün problemleri O’na arzettikleri gibi, cinse problemlerini de O’na arzediyorlardı.
Onlar için siyasî veya İktisadî bir problemle cinsel bir problen arasında fark yoktu. Problemlerinin çözümünü almadıkça da eyleme geçmiyorlardı.
Kadınlar da cinsel konularda gerçekçiydiler
Allah’ın Resûlii’nün cinsel hayatla ilgili İlâhî buyrukları, erkeklerin yanısıra kadınlara da tebliğ edip öğretmesi, erkekler gibi kadınların da sorumlu olduklarını duyurması, onları da cinsel konularla ilgilenmeye sevkediyordu.
Nitekim kadınlar da geliyor, bizzat kendileri sualler soruyordu. Bu sualler/sorular içinde bir kadının cinsel hayatının en mahrem yönlerini açığa vurucu vasıfta olanları da vardı.
Ümmü Süleym, Hz. Peygamberin eşlerinden Ümmü Seleme’nin (r. anha) komşusuydu. (Zaman zaman) onu ziyaret ederdi. Bu ziyaretlerden birinde Allah’ın Resûlü çıkagelince O’na sordu:
Ya Resûlallah! Rüyasında kocasının (veya bir başka erkeğin) kendisiyle ilişkide bulunduğunu gören kadının yıkanması gerekir mi? Ne buyurursunuz?
(Böylesine bir suâlin sorulmuş olması utandırmış olacak ki) Hz. Ummü Seleme, Ummü Süleym’e yönelerek şöylece serzenişte bulundu:
Allah iyiliğini versin, baltayı taşa vurdun Ya Ümmü Süleym! Allah’n Resûlü’nün huzûrunda kadınları küçük düşürdün.
Ummü Süleym de şu karşılığı verdi:
Şüphesiz ki Allah gerçeği bildirip emretmekten utanmaz ve uta- nılmasmı da emir buyurmaz. Bizim kesin olarak bilmediğimiz hususları Allah’ın Resûlü’ne sormamız o hususlarda gerçekleri görmez- bilmez bir körlük içinde olmamızdan daha hayırlıdır.
(Ümmü Süleym’in sualinin ve gerekçesinin doğruluğunu onaylamak için) Allah’ın Resûlü: “Allah asıl senin iyiliğini versin. Çıkmaza giren sensin Ya Ümmü Seleme!” dedi ve suâlin cevabı olarak da şöyle buyurdu:
“Evet Ya lEmme Süleym! Rüyalanan kadın, orgazm olup boşaldığındı yıkanması gerekir; boşalmazsa gerekmez.”
Ensardan bir diğer kadının aynı anlamda bir sual sorması ve Hz Âişe annemizin bu suâli Hz. Ümmü Seleme validemiz gibi kadınlar küçük düşürmek şeklinde değerlendirip çıkışması üzerine Allah’ır Resûlü ona da şöyle buyurmuştur:
Ya Âişe! Kadına müdâhale etme. (Dilediğini sorsun.) Zira Ensar’n kadınları (Müslüman kadınlarca) bilinmesi gerekenleri soruyorlar,
Utandıkları için bizzat soramayan kadınlar vardı. Kadınla: arasında utandıkları için bizzat soru soramayanlar Peygamberimiz’in eşlerim aracı kılıyorlar, onlar vâsıtasıyla bilgi ediniyorlardı.
Peygamberimiz’in eşlerinden Ümmü Seleme (r. anha) anlatıyor.
Medine’li mü’minler olan Ensar’m erkekleri arkadan yaklaşaral fakat üreme organından cinsel ilişkide bulunuyorlardı.
Yahûdiler de şöyle deyip duruyorlardı:
Karısına arkadan yaklaşarak önden temas eden kişinin çocuğı şaşı olur.
Muhâcirler hicret ederek Mekke’den Medine’ye geldiklerinde En sar’m kadınlarıyla evlendiler. Kadınlarına arkadan yaklaşarak münâ sebette bulundular. Fakat Yahûdilerin sözlerinden etkilenen bir Ensa kadım kocasının bu şekilde yaklaşmasına karşı koydu ve ona şöylı dedi:
İyice bil ki ben Allah’ın Resrılü’ne giderek bu şekilde yaklaşmanın sakıncası olup olmadığını öğreninceye kadar, sen asla bu şekilde ilişkide bulunmayacaksın.
Bu kadın kalktı, Ümmü Seleme’ye geldi ve durumu ona anlattı. Ümmü Seleme de ‘Allah’ın Resûlü gelinceye kadar otur’ diyerek kadını buyur etti.
Allah’ın Resûlü gelince kadın O’na bizzat sormaktan utandı. (Ummü Seleme’den sormasını rica ederek) dışarı çıktı.
Ümmü Seleme sorunca, Allah’ın Resûlü “kadını çağır,” buyurdu. O da, kadını içeri aldı. Allah’ın Resûlü Bakara Sûresi’nin iki yüz yirmi üçüncü âyetini ona okudu ve şöyle buyurdu:
- Urenıe organından olmak şartıyla dilediği gibi yaklaşabilir.’
(Burada dikkatlerimizi çeken husus utandığı için sorusunu bizzat yöneltemeyen kadına, Peygamberimizin doğrudan bizzat cevap vermesidir.)
Cinsel problemlerini açıkça anlatan kadınlar da vardı
Kadınlar bizzat veya bilvâsıta/aracı ile sualler sormanın yanısıra, çözümünü arzuladıkları cinsel vasıflı problemlerini de Allah’ın Resûlü’ne arzedebiliyorlardı.
Bizzat arzedilen bu problemler içinde kocasının cinsel iktidarsızlığı sebebiyle ayrılma isteğini ihtiva edenler de vardı. Aşağıdaki hadîsi ilginç bir örnek olarak sunuyoruz.
Allah kendisinden razı olsun Hz. Aişe anlatıyor.
Rifna el-Kurezî’nin karısı Allah’ın Resûlü’ne geldi ve şöylece marûzatda bulundu:
Ya Resûlallah! Ben Rifâa’mn eşi idim. Beni boşadı. Ben de Abdurrahman b. Zebir ile evlendim. Ne var ki Abdullah b. Zebir’in cinsel organı elbist saçağı gibi yumuşaktır. İlişkiye giremiyor.
Kadının bu açıklaması üzerine Allah’ın Resûlü gülümsediler ve şöyh buyurdular: Sen Rıfâa’ya mı dönmek istiyorsun? Hayır sen evlendiğin koca nın balcağızından tatmadıkça, o da senin balcağızından tatmadıkça(ilk ko can Rıfâa’ya dönemezsin.)’
Bu ve benzeri olaylardan bizim almamız gereken ders, Allah’ir Resûlü gibi gerçekçi olmamız, cinsel problemlerin arzedilmesini tabî ve hoşgörülü karşılamamızdır.
Cinsel öğretim ertelenemez ve dışlanamaz
Erkek ve kadın her mükellef Müslümana yönelik İlâhî emirler vı yasakların mühimce bir bölümü cinsel duygular, bu duyguları oluş turan davranışlar, cinsel organlar ve cinsel faâliyetlerle ilgili olduğun dan Kur’ân ve Sünnet ölçüleri içinde cinsel öğretim farzdır. Pek tabiî dir ki bu öğretim genelde, ancak ve ancak Kur’ân ve Sünnet ölçülerin esas alan bir eğitim sistemi içinde gerçekleştirilebilir.
Cinsel öğretimde Kur’ân ve Sünnet’in belirlediği ve İslâm bilgin lerinin eserlerinde işlediği muhtevayı değil de, ilim ve ahlâk dışı neş riyatın sergilediği istismarcılığı ve cinsel birleşme tekniklerinin resim lendirilmesini anlayanlar için “cinsel öğretim”ifadesiyle “farziyet’ sözcüğünün bir arada, hüküm belirtici bir üslûp içinde kullanılmas garipsenebilir. Ancak gerçek, gerçektir.
Gerçekçi Kadınlar:
Hiç şüphesiz Rifae’nin karısı gibi hayası problemini arzetmesiııe engel olmayan gerçekı kadınlar çok azdı. Erkekler de kadınların bu tür konuşmalarına karşı çıkıyorlardı. Nitekir huzura girmek için dışarıda bekleyen Hâlid b. Saîd, kadının konuşmasına kulak misafiı olunca Allah’ın Resûlü’nün yanında bulunan Hz. Ebû Bekir’e şöylece söylemekten kendir alamadı:
- Bu kadını Allah’ın Resûlü’nün huzurunda böyle konuşmaktan men etsen ya! Müsned 6/37. Onuncu bölümdeki Hülle bahsine bakınız:
Dışımızdakiler istismar ediyor veya bazı mü’minlerin idraklerine sığdırılamıyor diye farz bir öğretim ertelenemez. Ertelenmesi cinsel hayatı ibâdet hayatının bir bölümü olmaktan çıkarır ve de günahlar yaşamı haline dönüştürür ki, sonucu elem verici İlâhî bir azâba uğramaktır.
Kaldı ki hak bilgilerin doldurmadığı boşluğu bâtıl bilgiler doldurur. Doldurmaktadır da. Hem bu bâtıl bilgiler, yalnız ibâdet ve ahlâk hayatımızı değil, îman hayatımızı da kemirmektedir.
Hiç şüphe etmiyoruz ki basit bir araştırma yapılsa, İslâm Dîni’nin haram kıldığı çıplaklığı, flörtü, müt’a nikâhını, ay hali temasını, seksüel neşriyatı vs. yi tabîi gördüğü, İslâmî boşama usûlü ve sınırlı çok evlilik ruhsatını gayrı medenîlikle suçladığı için, kâfirliğin sınırları içine düşen nice Müslüman gö rülecektir.
Zaten bu kitap, böyle bir tesbit yapıldığı ve ızdırabı duyulduğu için kaleme alınmıştır.Yüzü koyun yatış, diğer hadîslerde Allah’ı öfkelendirer Şeytanî nitelik taşıyan ve Cehennemliklerin tarzı olan bir yatış olarak vasfedilmektedir.
Açıklanan amaçla kokulanan kadının zinâcı olarak vasıflanması, bu tür kokulanmanın günahkâr kılacağım açıklamak ve bundan şiddetli bir dille sakındırmak içindir. Yoksa, – özel bölümünde açıklanacağı üzere- zinâ evlilik dışı cinsel ilişki ile gerçekleşir.
Hz. Ümmü Seleme ve Hz. Âişe annelerimizin kmayıcı müdahaleleri, ilk İslâr Toplumu’nda kadınların Allah’ın Resûlü’ne cinsel nitelikli sualler yöneltmelerinin, değ: yalnızca erkekler tarafından kadınlar tarafından bile yadırgandığım göstermektedir. N var ki Allah’ın Resûlü sualler sorulmasını tabiîi bir durum olarak değerlendirmiş, sualle sorulmasının yadırganmasını yadırgamıştır. Sözlü sünnetin bu bir örneği bile, cinse öğretimin önemini yeterince açıklamaktadır.